DEPREMZEDELERİN HUKUKİ HAKLARI NELERDİR ?

Depremzedelerin madii ve manevi kayıpları için tazminat davası :

Depremde ölüm, yaralanma gerçekleşmesi hâlinde ölenin mirasçıları ile belirli yakınları ve yaralanan kişiler, taşınır veya taşınmaz malları zarar gören kişiler, aşağıda açıklanan durumlarda, maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir.

Öncelikle depremde meydana gelen zarar, deprem sebebiyle yıkılan, yarılan, düşen yapı eserinin kötü yapılmış veya usul ve kanuna göre yapılmamış olmasından kaynaklanmalıdır. Söz konusu yapı eseri bina, kule, direk, asansör, yol, köprü, kaldırım, pist, iskele gibi toprağa geçici veya sürekli olarak bağlı durumda bulunan ve insan eliyle yapılmış her tür yapıdır.

Yapı eserinin kötü yapılması bilimsel, fenni, teknik kurallara ve yasada belirtilen zorunlu şartlara  uygun yapılmaması anlamına gelir. İmar kurallarına, bilimsel kurallara ve teknik yapıya aykırı biçimde yapılması hâlinde eserin (binanın) kötü (ayıplı) olduğu sonucuna varılır. Eğer binada oturan veya işyeri sahibi kişiler, yapının taşıyıcı kısımlarına zarar verdiği takdirde (duvarları yıkmak, kolonları kesmek, kirişlere zarar vermek veya kesmek gibi) bu davranış “müterafik (birlikte) kusur” sayılır ve duruma göre yapının kötü yapımıyla zarar arasındaki nedensellik bağının kesildiği sonucuna varılırsa sorumluluk doğmayabilir, nedensellik bağının kesilmediği sonucuna varılırsa tazminata hükmedilebilir.

Depremde yıkılan yapılar sebebiyle enkaz altında kalan kişilerin aranıp kurtarılması konusundaki faaliyetlerin idare tarafından zamanında, bilimsel ve teknik kurallara uygun biçimde yerine getirilmemesi veya yetersiz personel ile arama kurtarma faaliyetlerinde aksama olması sebebiyle gerçekleşen ölüm ve yaralanma nedeniyle zarar gören kişiler de maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. İşbu husus idari yargıda açılacak olan tam yargı davasının konusunu oluşturmaktadır.

  1. Sorumluluğun Dayanağı ve Sorumlunun Belirlenmesi

Eğer bina veya iş yeri gibi bir yapı deprem sebebiyle eseri yıkılmış veya yıkılmasa da hasarlı hale gelmiş ise; (acil yıkılacak, ağır hasarlı, orta hasarlı ve az hasarlı) Zarar gören, kiracıysa kira sözleşmesine dayanarak kiraya veren kişiye karşı tazminat davası açabilir. Eğer yapı yıkılmamış ve onarılabilir durumdaysa kiraya verenden ücretsiz olarak ayıbın giderilmesini isteyebilir. Ancak kiraya verenin bir kusuru bulunmuyorsa tazminat ödemekten kurtulabilir ancak onarma yükümlülüğünden kurtulamaz.

Zarar gören, konut veya işyerinin sahibiyse satış sözleşmesine dayanarak deprem nedeniyle satın aldığı kişiye karşı ya da eser sözleşmesine dayanarak yükleniciye (müteahhit) karşı tazminat davası açabilir veya her ikisine birden de adli yargıda maddi ve manevi tazminat davası açabilecektir. Eğer yapı yıkılmamış ve onarılabilir durumdaysa satıcıdan veya yükleniciden ücretsiz olarak ayıbın giderilmesini (yapının onarılmasını) ya da ayıp oranında bedelin indirilmesini veyahut sözleşmeden dönüp edimlerin karşılıklı ifasını isteyebilir.

Yapı yıkılmış veya ağır hasarlı hale gelmişse satış sözleşmesinde veya eser sözleşmesinde yapının sahibinin sözleşmeden dönme hakkı da saklıdır. Satıcı doğrudan zararları gidermekten ve onarma yükümlülüğünden kusuru olmasa bile kurtulamaz, ancak dolaylı (dolaylı zararlara örnek olarak ev içerisinde ki kıymetli eşyalar örnek olara verilebilir) zararları gidermekten kusuru olmadığını kanıtlayarak kurtulabilir.

Zarar gören, konut veya işyerinin sahibiyse Yapı Denetimi Hakkında Kanun gereğince yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri, teknikerler, sorumlu olan tüm herkese ve yapı yüklenicisine (müteahhidine) karşı tazminat davası açabilir. Yapının ruhsat ve eklerine, imar olanına, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılması bu yasaya göre sorumluluk sebebidir.

Zorunlu deprem sigortası (DASK) bulunan yapılar için Doğal Afet Sigortaları Kurumu, depremden dolayı meydana gelen maddi hasarlar için 25.11.2022’den itibaren 640.000 TL üst sınırına kadar olmak üzere ev sahibi olan sigortalıya sigorta tazminatı öder. Depremzedeler için ilgili mevzuat hükmünde Sigortaları Kanunu madde 13’e göre “Zorunlu deprem sigortası bulunan ve deprem nedeniyle hasar gören binalara ilişkin tazminat, gerekli bilgi ve belgeler ile hasar tespitinin tamamlanmasını müteakip en geç otuz gün içinde ödenir”. Zarar görenler bu kapsamda olmak üzere Alo Dask 125, e-Devlet veya SMS üzerinden başvuruda bulunabilir. (Aynı şekilde yapısı hasar gören mağdur depremzedeler hem DASK gereği ilgili sigorta şirketinden maddi zararlarını talep edebilir hem de yapı malikine karşı veya devletten deprem yardımında bulunabilecektir)

İsteğe bağlı deprem sigortası bulunan yapılar için sigortalıya sigorta şirketi tarafından sigorta poliçesindeki üst sınıra bağlı olarak meydana gelen maddi hasar için sigorta tazminatı ödenir. SİGORTA POLİÇESİNDE Kİ ÜST SINIR POLİÇE YAPILIRKEN SİGORTALI VEYA SİGORTA ETTİREN TARAFINDAN BELİRTİLEN MİKTAR ÜZERİNDEN HESAPLANIR.

Zarar gören ile arasında sözleşme ilişkisi olsun olmasın zarar görenler, yüklenici, denetçi mimar , mühendisler, teknikerler ve diğer tüm sorumlulara ve kusurlu kişilere ve kusuru olsun olmasın yapı eseri sahibine karşı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümlerine göre tazminat davası açabilir. Yüklenici, denetçi mimar ve mühendisler gibi yapının kötü yapılmasında her tür kusuru, ihmali bulunan kişiler, yapıda otursun oturmasın o yapı sebebiyle zarar gören herkese karşı sorumlu olur, bu kişilere karşı tazminat davası açılabilir.

Yüklenicinin, binayı projelendiren mimarın, denetleyen mühendisin bilimsel ve teknik esaslara uygun şekilde davranmamaları, kalitesiz malzeme ve işçilik kullanmaları hâlinde kusurlu davrandığı kabul edilir.

 Yapı eseri sahibi Türk Borçlar Kanunu madde 69 gereğince yapı eserinin yapımındaki bozukluk veya bakımındaki eksiklik sebebiyle doğan zarardan yapıda otursun oturmasın o yapı sebebiyle zarar gören herkese karşı, kötü yapım veya bakımdan ötürü kusuru bulunmasa dahi sorumlu olur, bu kişiye karşı tazminat davası açılabilir. Zarar gören kişiler, yerel yönetimlere veya valiliklere ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (eski adıyla Bayındırlık ve İskân) Bakanlığına tazminat davası açabilir.

3. Yapı malikinin sorumluluğu  a. Giderim yükümlülüğü  MADDE 69– Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.   İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.    Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.

Zarar gören kişiler, yerel yönetimlere veya valiliklere ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına tazminat davası açabilir. İmar Kanunu’na göre yapıya kat, inşaat ve oturma izni veren ya da imara ve iskana açılmaması gereken alanı imara açan yerel yönetimler ile imar planlarını onaylayan ve ruhsat veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı sorumludur.

Türk Borçlar Kanunu’na göre farklı hukuki sebeplerle zarardan sorumlu olan kişiler zarar görenlere karşı müteselsil olarak sorumlu olur, bu nedenle tazminat davası açma hakkına sahip kişiler aynı davada hepsine birden veya istediği birine veya birkaçına karşı dava açabilir.

  1. Tazminat İsteyebilecek Kişiler ve İstenebilecek Zararlar

Deprem sebebiyle hasar gören veya yıkılan yapılar sebebiyle,

 Ölüm gerçekleşmişse ölenin yasal mirasçıları, cenaze giderlerinin ve eğer ölüm hemen gerçekleşmemişse karşılanmamış tedavi giderlerinin ve iş göremediği sürede meydana gelen kazanç kaybının giderilmesini isteyebilir; ölenin ölmeden önce süregelen maddi desteğini veya ölmeseydi gelecekteki muhtemel maddi desteğini kaybeden kişiler (ölenin birlikte yaşadığı kişi, çocuğu, anne babası, nişanlısı gibi), destekten yoksun kalma zararının giderilmesini isteyebilir; ölenin yakınları (eş, anne, baba, çocuk gibi) ayrıca manevi tazminat isteyebilir.

 Beden bütünlüğü bozulmuşsa (yaralanma, hastalık, engellilik gibi), yaralanan kişi, karşılanmamış tedavi giderlerinin, dürüstlük çerçevesinde yapılan bakım giderlerinin, geçici iş göremezlik hâlinde çalışamadıkları süreyle sınırlı olarak uğradığı maddi zararın (yoksun kalınan kazanç), çalışma gücünde kalıcı bir eksilme var ise, fiilen çalışmıyor olsa bile, sürekli iş göremezlik zararının giderilmesini isteyebilir ve ayrıca manevi tazminat isteyebilir. Ağır yaralanma hâlinde yaralananın yakınları sadece manevi tazminat isteyebilir.

Taşınır veya taşınmaz malların kısmen veya tamamen hasara uğraması hâlinde, mal sahipleri malda meydana gelen değer kaybı, onarım giderleri, onarım süresince malın kullanılamaması sebebiyle yapılan masraflar gibi maddi zararların giderilmesini isteyebilir.

 Taşınır ve taşınmaz malları kısmen veya tamamen hasara uğrayanlar; yukarıdaki (B/b) maddede açıklandığı biçimde delil tespiti yaptırmış iseler bu tespit aşamasında belirlenen zararı, tespit yaptırmamış iseler zararın kapsamını zarar görenin ispat yükü bulunmaktadır. Uğranılan zararın tutarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.

Destekten yoksun kalma zararına veya cismani zarara uğrayanların zararı aktüerya uzmanı bilirkişilere hesaplatılır, başlangıçta zarar gören zarar tutarını tam bilemediği takdirde belirsiz alacak davası açabilir. Açılacak davalarda davacılar, zarara olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesini istemelidir.

  1. Deprem Nedeniyle İdari Yargıda Açılabilecek Tazminat Davaları

Afetler genel anlamda sorumluluğu ortadan kaldıran mücbir sebep olarak nitelendirilmekle birlikte, afetler öncesinde öngörülmesi gereken tedbirlerin alınmaması veya afet sonrası idare tarafından yürütülmesi gereken kamu hizmetlerinin yürütülmemesi veya yetersiz olması durumunda idareler aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açmak mümkündür. İdarenin depremle ilgili yükümlülükleri farklı aşamalara göre üçe ayrılabilir:

  1. Deprem Öncesi Önlemler: Depremlerin hangi bölgelerde ve hangi şiddette olabileceğine ilişkin veriler uzun zamandır bilimsel olarak saptanabilir niteliktedir ve idarenin yürüttüğü ilgili tüm kamu hizmetlerini bu riski gözeterek yürütmesi gerekir. Bu açıdan, afetle ilgili mevzuat oldukça geniş bir kapsama sahiptir. Sadece AFAD ile ilgili mevzuata göre değil, imar, kentsel dönüşüm gibi önleyici tedbirlerin yanı sıra depremin gerçekleşmesinden sonrasına ilişkin de önceden belli tedbirlerin alınması gerekir. Yapı denetiminin mevzuatta öngörüldüğü şekilde gerçekleşmemesi, kaçak yapılar, imar düzenlemelerinde ve ruhsatlar verilirken deprem bölgesi olmanın dikkate alınmaması gibi uygulamalar idarenin sorumluluğunu gündeme getirebilecektir. İdare, doğrudan yapıları inşa eden kişi olmamakla birlikte, başta yapı denetimini gereği gibi ve mevzuata uygun şekilde yapmaması nedeniyle sorumlu tutulabilecektir. Yapının imar barışından yararlanması idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Danıştay kararlarında da belirtildiği gibi, idarenin sorumluluğu açısından davada dikkate alınacak hususlar şunlardır:
  2. zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü,
  3. yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı,
  4. imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği,
  5. yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği,
  6. afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği,
  7.  denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı.

Deprem öncesi önlemlerin hangisinde hizmet kusuru bulunduğuna göre açılacak davanın davalısı da değişecektir. Bununla birlikte, adli yargıdan farklı olarak idari yargıda yanlış hasım gösterilmesi hâlinde mahkeme dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine karar verir. Bu tür davalarda genellikle kusurun baştan net biçimde saptanması güç olabildiğinden ve bilirkişi raporlarına göre değişebileceğinden ilgili tüm idarelerin davalı gösterilmesi yolu tercih edilir.

Yukarıda hukuken anlatmaya çalıştığımız hususlar nezdinde mağdur kişiler tarafından (depremzede) açılacak olan hukuk (maddi ve manevi tazminat) idari yargı (tam yargı) davalarında alanın uzman bir avukat ile çalışması oldukça önemlidir. Gaziantep Barosuna bağlı olarak Gaziantep’ te avukatlık faaliyeti yürüten ofisimiz ile irtibata geçebilirsiniz.

Makalemizi Oylar mısınız?

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Call Now

WhatsApp
Merhaba; ben arabulucu ,size nasıl yardımcı olabilirim.