Tüketici Mahkemelerinde Görülen Davalarda Arabuluculuğun Dava Şartı Olarak Kabul Edilmesinde hangi Tarih Esas Alınmalıdır

Tüketici uyuşmazlıklarının çözümünde arabuluculuğun dava şartı olarak kabul edilmesi, son yıllarda hukuk sistemimizde önemli değişikliklere yol açmıştır. Özellikle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5/A maddesi ile getirilen arabuluculuk dava şartı, birçok hukuki ihtilafın çözümünde etkin bir araç haline gelmiştir. Ancak, tüketici davalarında arabuluculuk zorunluluğunun hangi tarih itibarıyla uygulanması gerektiği konusunda çeşitli hukuki uyuşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 08.07.2021 tarihli kararı, bu konuda önemli bir içtihat niteliği taşımaktadır.

Olayın Özeti

Karara konu olan davada, davacı sigorta şirketi, zorunlu mali sorumluluk sigortalı araca ilişkin ödemiş olduğu tazminatı, sigortalısından rücuen talep etmek üzere icra takibi başlatmış, ancak davalı tarafın itirazı ile karşılaşmıştır. Davacı taraf, bu itirazın iptali ve takibin devamı için dava açmıştır. İlk derece mahkemesi, arabuluculuğun dava şartı olduğu gerekçesiyle davayı usulden reddetmiş, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Ancak davacı vekili, dava tarihinin arabuluculuk şartının yürürlüğe girmesinden önce olduğunu ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.

Yasal Düzenlemeler

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi uyarınca, ticari davalarda bir miktar paranın ödenmesi talebine ilişkin davalarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi de, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurunun dava şartı olduğu durumları düzenlemektedir.

Ancak somut olayda, taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmamaktadır. Davanın konusu, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında yapılan ödemenin sigortalıdan rücuan tahsil edilmesidir. Dolayısıyla, davanın ticari dava değil, tüketici davası olduğu kabul edilmiştir.

Tüketici davalarında arabuluculuğun dava şartı olarak kabul edilmesi ise, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a 73/A maddesi ile eklenmiş olup, bu düzenlemenin yürürlüğe giriş tarihi 22.07.2020’dir. Yani, tüketici davalarında arabuluculuğun zorunlu hale getirilmesi bu tarihten itibaren geçerli olmuştur.

Yargıtay Kararının Değerlendirilmesi

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, somut olayda arabuluculuk şartının uygulanıp uygulanmayacağı konusunda davanın açılış tarihine vurgu yapmıştır. Davanın açılış tarihi olan 28.05.2019 itibariyle, tüketici davalarında arabuluculuk zorunlu bir dava şartı olarak düzenlenmiş değildir. Bu nedenle, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi hukuka uygun bulunmamış ve kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Bu noktada önemli olan husus, arabuluculuğun dava şartı olarak kabul edildiği tarih ve ilgili düzenlemenin yürürlük tarihi arasında uyum sağlanmasıdır. Tüketici davaları açısından, 22.07.2020 tarihi, arabuluculuğun zorunlu hale geldiği tarih olarak kabul edilmelidir. Bu tarihten önce açılan davalar için arabuluculuk şartı aranmayacak, ancak bu tarihten sonra açılan davalarda arabulucuya başvurulmadan dava açılamayacaktır.

Sonuç

Yargıtay’ın bu kararı, tüketici davalarında arabuluculuk şartının hangi tarih itibarıyla uygulanması gerektiği konusunda önemli bir yol gösterici olmuştur. Tüketici davalarında, 22.07.2020 tarihinden önce açılan davalarda arabuluculuğun zorunlu bir dava şartı olmadığı kabul edilmiştir. Bu tarih sonrasında açılacak davalarda ise arabulucuya başvurulması zorunlu hale getirilmiştir. Dolayısıyla, tüketici mahkemelerinde görülen davalarda arabuluculuk şartının uygulanabilmesi için, davanın açılış tarihi esas alınarak hareket edilmelidir.


T.C.YARGITAY
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ

Esas : 2021/17176
Karar : 2021/4361
Tarih : 08.07.2021
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki İlk Derece Mahkemesinde görülen itirazın iptali davasında verilen davanın usulden reddine ilişkin hüküm hakkında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; istinaf isteminin reddine ilişkin kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davacı vekili, müvekkiline trafik sigortalı, davalıya ait aracın ehliyetsiz sürücünün idaresinde iken gerçekleşen kazada dava dışı …’nin yaralandığını ve malul kaldığını, hak sahibine müvekkilince 276.800,00 TL ödendiğini, ödenenin rücuan tahsili amacı ile davalı aleyhine başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini açıklayıp itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, arabuluculuk dava koşulunun bulunmadığı gerekçesiyle açılan davanın usulden reddine karar verilmiş; anılan karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında rücuan tazminat istemi ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkiline zorunlu mali sorumluluk sigortalı, davalıya ait aracın ehliyetsiz sürücünün kullanımında iken gerçekleşen kazasında oluşan hasarın müvekkilince karşılandığını açıklayıp zorunlu mali sorumluluk sigorta sözleşmesi kapsamında ödediği tazminatı sigortalısından rücuan talep etmiş, mahkemece, 7155 Sayılı Yasanın 20. Md. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinden sonra gelmek üzere dava şartı olarak arabuluculuk başlığı altında madde 5/A-1 bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır hükmünün getirildiği, bu nedenle de 6325 Sayılı Yasanın 18/A-2 maddesindeki “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine dair düzenleme yapıldığı, dava tarihi itibariyle arabuluculuğa başvurunun zorunlu olduğu, dava açılmadan önce davacı tarafça arabuluculuğa başvurulmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. İcra takibi, davacı … şirketine ZMM sigorta poliçesi ile sigortalı olan aracın zarar vermesi sonucu ödenen tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Davacı sigortacı, sigorta sözleşmesi kapsamında sigortalısından rücuan tazminat talep etmektedir.

11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde belirtilmiştir. Kanunun “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.

Yine Kanunun 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.

Somut olayda; davacı vekili, davalının sigortalısı olduğu aracın karıştığı kaza neticesinde zarar görenlere poliçe kapsamında ödeme yaptığından bahisle yaptığı ödemelerin zorunlu mali sorumluluk sigorta sözleşmesi genel şartlarına aykırılık sebebiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmektedir. Taraflar arasında akdi bir ilişki olup davalının sorumluluğunun kaynağı davacıyla yaptığı trafik sigorta sözleşmesine aykırılıktır. Davalı gerçek kişidir.

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık tüketici işlemi olup, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalmaktadır.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinde, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk süresine ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. Buna göre eldeki davada uygulanacak olan kanun; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun olduğundan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna eklenen 73/A maddesi ile arabuluculuk, zorunlu dava şartı olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemenin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna eklenme tarihi ise 22.07.2020 tarihidir. Eldeki davanın açılış tarihi 28.05.2019 olup dava tarihi itibari ile tüketici davalarında arabuluculuk zorunlu dava şartı olarak düzenlenmiş değildir.

İlk derece mahkemesince ve Bölge Adliye Mahkemesince davanın, ticari dava olarak nitelendirilerek davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

Özetlenecek olursa, 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiş ise de eldeki dava ticari dava olmayıp tüketici davası olduğundan somut olayda zorunlu arabuluculuğa ilişkinuygulanması gereken yasal düzenleme 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi olmayıp uygulanması gereken düzenleme; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73/A maddesidir. Bu maddenin yürülük tarihi ise 22.07.2020’dir.

Buna göre dava açıldığı tarihte zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava şartı yürürlükte olmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, işin esasına girilerek karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın BOZULMASINA, işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, Dairemiz karar örneğinin ise Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 08/07/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Makalemizi Oylar mısınız?

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Call Now

WhatsApp
Merhaba; ben arabulucu ,size nasıl yardımcı olabilirim.