Arabuluculuk, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların mahkeme öncesinde dostane bir şekilde çözülmesini sağlayan bir süreçtir. Bu süreçte, taraflar bağımsız bir üçüncü kişi, yani arabulucu, eşliğinde bir araya gelir ve uzlaşma sağlamaya çalışır. Arabuluculuk süreci, zaman ve maliyet açısından tasarruf sağlar ve genellikle mahkemelerin iş yükünü azaltmada etkili bir yöntem olarak kabul edilir. Taraflar, arabuluculuk sonucunda varılan anlaşmaları resmi bir belge olan “son tutanak” ile kayıt altına alır.
Arabuluculuk süreci, tarafların üzerinde anlaştıkları konuların mahkemeye taşınmasını ve bu anlaşmaların hukuki bir çerçevede değerlendirilmesini mümkün kılar. Bu nedenle, arabuluculuk sonucu hazırlanan son tutanak, tarafların haklarını koruyabilmesi ve sürecin hukuki geçerliliğinin sağlanması açısından büyük önem taşır.
Kesin Süre: Mahkemelerde Zamanında Eylem Yapmanın Önemi
Kesin süre, mahkemeler tarafından belirlenen ve tarafların belirli işlemleri tamamlaması gereken son tarihtir. Bu süre, yasal sürecin işleyişini düzenlemek ve tarafların hak kaybını önlemek amacıyla belirlenir. Kesin sürelerin ihlali, taraflar için geri dönülemez sonuçlar doğurabilir ve mahkemelerin süreçteki kararlarını doğrudan etkileyebilir.
Mahkemeler, belirli işlemlerin kesin süre içinde tamamlanmaması durumunda, tarafların taleplerini reddedebilir veya dosyayı işlemden kaldırabilir. Bu nedenle, arabuluculuk sürecinde hazırlanan son tutanağın, kesin süre içinde mahkemeye sunulması, tarafların kazanımlarının korunması açısından hayati önem taşır.
Arabuluculuk Son Tutanağının Mahkemeye Sunulması
Tutanak Neden Sunulmalı?
Arabuluculuk süreci sonunda hazırlanan son tutanak, tarafların üzerinde anlaştıkları tüm hususları içerir ve mahkemeye sunulduğunda resmi bir belge niteliği kazanır. Bu tutanak, taraflar arasında çıkan olası anlaşmazlık durumlarında hukuki bir dayanak oluşturur. Tutanak, mahkemeye sunulduğunda, anlaşmanın taraflarca kabul edildiğinin ve hukuki bağlayıcılığının olduğu anlamına gelir.
Sonuçları Ne Olabilir?
Eğer arabuluculuk son tutanağı, belirlenen kesin süre içinde mahkemeye sunulmazsa, tarafların anlaşması geçersiz sayılabilir ve uyuşmazlık yeniden yargı sürecine taşınabilir. Bu durumda, hem zaman kaybı hem de maliyetlerin artması söz konusu olabilir. Ayrıca, tarafların elde ettiği haklar da tehlikeye girebilir ve mahkemeler tarafından verilen kararlar tarafların aleyhine sonuçlanabilir.
Mahkemeye Sunulacak Belgeler ve Gereklilikler
Hangi Belgeler Sunulmalı?
Arabuluculuk sürecinde mahkemeye sunulması gereken belgeler arasında en kritik olanı, arabuluculuk son tutanağıdır. Bunun yanı sıra, tarafların arabuluculuk sürecinde vardıkları diğer anlaşmalar ve arabulucu ile imzalanan belgeler de mahkemeye sunulmalıdır. Bu belgeler, sürecin hukuki geçerliliğinin sağlanması açısından büyük önem taşır.
Belgelerin Sunulma Süreci ve Süreç Yönetimi
Belgelerin mahkemeye sunulma süreci, taraflar ve onların hukuk danışmanları tarafından dikkatle yönetilmelidir. Bu süreçte, kesin süreye uyulması en önemli faktörlerden biridir. Taraflar, arabuluculuk son tutanağını ve diğer belgeleri belirlenen süre içinde mahkemeye sunmalı ve bu belgelerin eksiksiz olmasına özen göstermelidir. Aksi takdirde, mahkemeler bu belgeleri dikkate almayabilir ve tarafların hakları zarar görebilir.
Arabuluculuk Sürecinde Tarafların Sorumlulukları
Tarafların ve Hukuk Bürolarının Görevleri
Arabuluculuk sürecinde tarafların en önemli sorumluluklarından biri, sürecin sonunda hazırlanan belgelerin zamanında ve doğru bir şekilde mahkemeye sunulmasını sağlamaktır. Bu süreçte, tarafların haklarının korunması ve sürecin sorunsuz ilerlemesi, büyük ölçüde hukuk bürolarının etkin yönetimine bağlıdır. Hukuk büroları, tarafları sürecin her aşamasında bilgilendirmeli ve gerekli hukuki desteği sağlamalıdır.
Arabuluculuk Son Tutanaklarının Yargıdaki Yeri
Arabuluculuk son tutanakları, yargı sürecinde bağlayıcı bir belge olarak kabul edilir. Bu tutanaklar, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da değerlendirilir ve sürecin doğru bir şekilde yürütüldüğünden emin olunmasını sağlar. Yargıtay kararlarında, arabuluculuk tutanaklarının zamanında sunulmasının ve bu belgelerin eksiksiz olmasının önemi vurgulanmaktadır.
Yargıtay Kararları ve Uygulama Örnekleri
Arabuluculuk son tutanaklarının mahkemelere zamanında sunulması, Yargıtay kararlarında da sıkça ele alınan bir konudur. Bu kararlarda, belgelerin zamanında sunulmaması durumunda tarafların ciddi hak kayıplarına uğrayabileceği ve sürecin uzayabileceği belirtilmektedir. Özellikle son yıllarda, bu konuda verilen kararlar, sürecin ihmal edilmemesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Esas : 2019/2103
Karar : 2019/1517
Tarih : 04.12.2019
MENFİ TESPİT DAVASI
DAVA ŞARTI ARABULUCULUK
DAVA ŞARTI YOKLUĞU
( 6325 s. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun m. 18/A )
( 2004 s. İİK m. 72 )
( 6098 s. Borçlar K m. 470 )
( 6102 Türk Ticaret K m. 5/A )
ÖZET
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ve davalı tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Taraflar arasındaki dava menfi tespit davası olup, her iki taraf da tacir olduğundan TTK’nın 5/A maddesi gereğince, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/a-2 maddesi gereğince davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır.
Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Dosya kapsamına göre, mahkemece gönderilen muhtıraya rağmen davacının verilen kesin süre içinde arabuluculuk son tutanağını dosyaya sunmadığı anlaşıldığından yerel mahkemece davanın arabuluculuk dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde olmuştur.
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2019
NUMARASI : 2019/97 Esas, 2019/735 Karar,
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 04/12/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Taraflar arasındaki dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ve davalı tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Mahkemece davacının dava öncesinde arabuluculuk şartını yerine getirmediği gerekçesiyle HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesinde “Bu Kanun’un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Taraflar arasındaki dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ve davalı tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Mahkemece davacının dava öncesinde arabuluculuk şartını yerine getirmediği gerekçesiyle HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesinde “Bu Kanun’un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan gerekmeyecektir. Somut olayda, davacı tarafça, davalının başlattığı icra takibi yönünden davalıya borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi istenmiştir. Taraflar arasındaki dava menfi tespit davası olup, her iki taraf da tacir olduğundan TTK’nın 5/A maddesi gereğince, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu‘nun 18/a-2 maddesi gereğince davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır.
Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Dosya kapsamına göre, mahkemece gönderilen muhtıraya rağmen davacının verilen kesin süre içinde arabuluculuk son tutanağını dosyaya sunmadığı anlaşıldığından yerel mahkemece davanın arabuluculuk dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK‘nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1- İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/06/2019 tarih ve 2019/97 esas, 2019/735 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04.12.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
7. Sonuç
Arabuluculuk son tutanağının mahkemeye belirlenen kesin süre içinde sunulması, tarafların haklarının korunması ve yargı sürecinin etkin bir şekilde ilerlemesi açısından büyük önem taşır. Bu süreçte yapılacak herhangi bir ihmal, tarafların elde ettiği kazanımları kaybetmesine ve yasal süreçlerin uzamasına neden olabilir. Bu nedenle, tarafların ve onların hukuk danışmanlarının, arabuluculuk sürecinin tüm aşamalarında dikkatli olması ve gereken belgeleri zamanında mahkemeye sunması gerekmektedir.
Hukuki süreçler hakkında daha fazla bilgi edinmek ve haklarınızı korumak için profesyonel bir hukuk danışmanına başvurmanız her zaman en doğru adım olacaktır. Arabuluculuk ve diğer hukuki süreçlerle ilgili sorularınız için bizimle iletişime geçebilir, uzman avukatlarımızdan destek alabilirsiniz.